Merhaba Dostlar...
Nefes aldığımız her yeni gün yeni bir ömür demektir. Zamanımız sandığımız kadar uzun da değil. Şöyle düşünelim, 24 saatimiz var. Bu 24 saati en iyi şekilde nasıl değerlendirebiliriz....?
Neler yapmak istiyorsanız ertelemeden hemen yapın. İnsanlık onurunuz ve erdemleriniz doğrultusunda, kimseye ve hiç birşeye zarar vermeden kendiniz için en iyiyi yapın, yaşayın.
Her insanın yaşamı kendi rüyasıdır ve bu rüyanın asıl kahramanı da kendisiedir. Ne kadar değerli olduğunuzun farkında olun. Tüm kâinat Sizin için var oldu. Her gününüzü bir günlük ömür gibi ķıymetinde değerlendirin. Çünkü yarın herkes için olmayabilir. Olsa da yarınki Siz, bugünkü Siz olmayacak.
Hergün sayısısz hücreniz vücudunuzda yenileniyor. Sürekli ölen hücreler ve yeniden var olan hücreleriniz var. Vücudunuz kendi kendini yenileyen, onaran olağanüstü bir sisteme sahip. Bu sistem sürekli çalışır ama kimse bunun farkında bile olmaz.
Insan kendini keşfetmeyi öğrendiğinde tüm tabiata ve kendine saygısı, verdiği değer, bakış açısı da değişiyor. O zaman da hiç bir yargıya sahip olmadan, kendi kader planında neyi istiyorsa onu yaşıyor..
Iyi düşünelim, iyi yaşayalım. Farkındalıklı ve değerli bir hayatı yaşam sevincimizle taçlandıralım.
Çok şükür ki bugün de doğduk ve yaşıyoruz.
Sevgilerimle...
Ceyda ÇEÇEN
Eğitimci Yazar
yaşa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşa etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
25 Eylül 2021 Cumartesi
9 Ağustos 2021 Pazartesi
YAŞA HAYATI..!
Herşeyin doğal ve öz olduğu, sevginin ve insanlığın sonsuz çağlayanlar gibi olduğu, saygı, merhamet ve vicdanın en temel ilke olduğu yaşanılası harika bir dünya diliyorum Hepimize...
Bu dünya içindeki canlı ve cansız varlıklarla bir bütün ve bu bütünde biz insanlara çok şey düşüyor. Görevimiz büyük ve anlamlı...
İyiliğin, dürüstlüğün, samimiyetin olduğu yerde hayat, mutlulukla ve sevgi ile vardır. Çokça sevelim herşeyi, herkesi, her canlıyı...ve izin verelim sevilmeye...
Düşün...! Sevsen de ecel var, sevmesen de... Hani hayatı çatlak bardaktaki suya benzetirler ya... o kadar doğru ki... Sen o suyu içsen de içmesen de bitecek birgün, akıp gidecek. Madem ki her durumda akıyor hayat, o zaman son damlanın son zerresine kadar sen iç o suyu, yaşa şu hayatı... Geç olmadan fark et yaşamın nasıl güzel bir mucize olduğunu.
Toplumun bize verdiği, yapıştırdığı, görev gibi tüm hayatımıza kazıyarak mühürlediği o kadar çok sıfat var ki...! VE Bizler o sıfatların o kadar çok boyunduruğuna girmişiz ki; farkına varmadan köleleşmiş, aldığımız nefesi bile çevremizdekilerin bir lûtfu gibi görmüşüz.
Oysa bizi bir yaratan vardı, herkesi ve herşeyi, tüm var oluşu yaratan bir Yaratıcı... Allah, Tanrı, Rabb...Ismini senin yüce gönlün ne derse onu bil, söyle, düşün... Kimse kimsenin yaşamını ipotek altına alamaz. Güzel Allah'ım bizleri sevgiyle ve hür iradeyle yarattı. Fıtratımızda esaret yok. Herkes hür, özgür ve sevgi ile mutluluğa uyumlu yaratıldı.
Biz insanlar ise efendi ve köleliğe pek hevesli, pek gönüllü olduk. Maalesef şu an dünya böyle... Her ülke, her ev, her aile, her yaşamda durum bu...
İnsan çeşitli sebeplerle esarete katlanmak zorunda bırakılıyor. Sonrasında hasta ve mutsuz insanlar, öfkeli ve saldırgan insanlar, umutsuz ve güvensiz insanlar, yaşamaktan ve sevmekten, sevilmekten korkan insanlar oluşuyor. Tamamen yaradılışa ters, zıt bir oluşum bu...
Kendi adıma olmakta olanın farkına vardığım için çok şanslıyım. Bana bu bilinci kazanmamda görevli insanlara kalben, gönül ve yürek dolusu, sonsuz teşekkürler ediyorum.
Emin olun şu anki bilincimde olsaydım; sadece sevmenin değil sevilmenin de mutluluğunu tatlı tatlı yaşardım.
Kimsenin esiri ve kölesi olmadan, dünyevi sıfatlardan kendinizi azad ederek, korkularınızı sevgiye dönüştürerek, çok çok mutlu yaşamak mümkün...
İnsan belli bir olgunluğa gelmeden bazı şeyleri anlayamıyor. Çok şükür ki henüz gençken ve daima genç kalmaya niyet etmişken bunun farkına varabildim.
Hayatımıza giren insanlar bize hep birşeyler öğretmeye ya da bizim birşeyleri fark etmemize yardımcı olan ilâhi görevli insanlardır. Hepsine ne kadar teşekkür etsek azdır.
Son zamanlarda öğrenip, idrâk ettiğim birşey de rakamlara hapsolmanın gereksizliği, toplumun dayattığı gereksizlikler...Sevmek ve sevilmek, saygı ile mutluluğu barındırır içinde.. Bu çok ulvi bir şey.. Diliyorum herkes yaşasın.. Bunun için rakamlar dahil( boy, kilo, yaş vs.) , toplumun hiç bir dayatmasına ihtiyaç yok. İhtiyacınız olan tek şey samimiyet, dürüstlük, saygı ve sevgi dolu güzel bir çift yürek.. Hepsi bu...
İnanın herşey kolay ve mümkün...Yeter ki o çatlak bardaktaki suyu ziyân etmeyin, için, yaşayın hayatı, kendinize izin verin.. Emin olun Siz buna değersiniz.
"Hayat sevince güzel, sen sevilirsen eğer.."
Ne dersiniz vakti gelmedi mi..?
Yüreğim dolusu, sonsuz sevgilerimle Dostlarım...
Ceyda ÇEÇEN
Eğitimci Yazar
Bu dünya içindeki canlı ve cansız varlıklarla bir bütün ve bu bütünde biz insanlara çok şey düşüyor. Görevimiz büyük ve anlamlı...
İyiliğin, dürüstlüğün, samimiyetin olduğu yerde hayat, mutlulukla ve sevgi ile vardır. Çokça sevelim herşeyi, herkesi, her canlıyı...ve izin verelim sevilmeye...
Düşün...! Sevsen de ecel var, sevmesen de... Hani hayatı çatlak bardaktaki suya benzetirler ya... o kadar doğru ki... Sen o suyu içsen de içmesen de bitecek birgün, akıp gidecek. Madem ki her durumda akıyor hayat, o zaman son damlanın son zerresine kadar sen iç o suyu, yaşa şu hayatı... Geç olmadan fark et yaşamın nasıl güzel bir mucize olduğunu.
Toplumun bize verdiği, yapıştırdığı, görev gibi tüm hayatımıza kazıyarak mühürlediği o kadar çok sıfat var ki...! VE Bizler o sıfatların o kadar çok boyunduruğuna girmişiz ki; farkına varmadan köleleşmiş, aldığımız nefesi bile çevremizdekilerin bir lûtfu gibi görmüşüz.
Oysa bizi bir yaratan vardı, herkesi ve herşeyi, tüm var oluşu yaratan bir Yaratıcı... Allah, Tanrı, Rabb...Ismini senin yüce gönlün ne derse onu bil, söyle, düşün... Kimse kimsenin yaşamını ipotek altına alamaz. Güzel Allah'ım bizleri sevgiyle ve hür iradeyle yarattı. Fıtratımızda esaret yok. Herkes hür, özgür ve sevgi ile mutluluğa uyumlu yaratıldı.
Biz insanlar ise efendi ve köleliğe pek hevesli, pek gönüllü olduk. Maalesef şu an dünya böyle... Her ülke, her ev, her aile, her yaşamda durum bu...
İnsan çeşitli sebeplerle esarete katlanmak zorunda bırakılıyor. Sonrasında hasta ve mutsuz insanlar, öfkeli ve saldırgan insanlar, umutsuz ve güvensiz insanlar, yaşamaktan ve sevmekten, sevilmekten korkan insanlar oluşuyor. Tamamen yaradılışa ters, zıt bir oluşum bu...
Kendi adıma olmakta olanın farkına vardığım için çok şanslıyım. Bana bu bilinci kazanmamda görevli insanlara kalben, gönül ve yürek dolusu, sonsuz teşekkürler ediyorum.
Emin olun şu anki bilincimde olsaydım; sadece sevmenin değil sevilmenin de mutluluğunu tatlı tatlı yaşardım.
Kimsenin esiri ve kölesi olmadan, dünyevi sıfatlardan kendinizi azad ederek, korkularınızı sevgiye dönüştürerek, çok çok mutlu yaşamak mümkün...
İnsan belli bir olgunluğa gelmeden bazı şeyleri anlayamıyor. Çok şükür ki henüz gençken ve daima genç kalmaya niyet etmişken bunun farkına varabildim.
Hayatımıza giren insanlar bize hep birşeyler öğretmeye ya da bizim birşeyleri fark etmemize yardımcı olan ilâhi görevli insanlardır. Hepsine ne kadar teşekkür etsek azdır.
Son zamanlarda öğrenip, idrâk ettiğim birşey de rakamlara hapsolmanın gereksizliği, toplumun dayattığı gereksizlikler...Sevmek ve sevilmek, saygı ile mutluluğu barındırır içinde.. Bu çok ulvi bir şey.. Diliyorum herkes yaşasın.. Bunun için rakamlar dahil( boy, kilo, yaş vs.) , toplumun hiç bir dayatmasına ihtiyaç yok. İhtiyacınız olan tek şey samimiyet, dürüstlük, saygı ve sevgi dolu güzel bir çift yürek.. Hepsi bu...
İnanın herşey kolay ve mümkün...Yeter ki o çatlak bardaktaki suyu ziyân etmeyin, için, yaşayın hayatı, kendinize izin verin.. Emin olun Siz buna değersiniz.
"Hayat sevince güzel, sen sevilirsen eğer.."
Ne dersiniz vakti gelmedi mi..?
Yüreğim dolusu, sonsuz sevgilerimle Dostlarım...
Ceyda ÇEÇEN
Eğitimci Yazar