Doğarız, yaşarız ve yavaş yavaş ölürüz.
Birimiz doğarken diğerimiz ölür.
Dünya var olalı, bütün âlemde durum budur.
Mutlak bir sonu bildiğimiz halde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşarız.
Sanki sonsuz zamanımız varmış gibi davranırız.
Oysa mevcut kimlikte ve zamanda sadece bir kere varız.
Başka zamanlarda, başka kimliklerde oluruz elbet.
Ancak şu anki kimlikte ve zamanda asla bir daha olamayacağız.
Hiç bir seyi ertelemeyin.
Egosal tavırlarla zamanınızı da, yaşayabileceğiniz iyi ve mutlu şeyleri de ziyân etmeyin.
Gülmek, mutlu olmak, sevmek ve sevilmek için çokça fırsat oluşturun.
Mutlu ve keyifli olamadıktan sonra var olmanın ne anlamı var ki?
Daha pahalı evlerde yaşamak için, araba için,
Lüks mekânlarda yemek için, pahalı kıyafetler için,
Marka ve gösteriş için sistemin kölesi olmaya gerek yok.
Amaç mutluluk ve huzursa özgürlük ve sade bir yaşam yeter de artar bile...
Hırsların tutsaklığı, mutsuzluğa açılan ve sonrasında da asla kapatamadığınız bir kapıdır.
Her kapı iyi kapı değildir.
Kimi zindana götürür, ömür boyu özgürlüğünden eder.
Kimi de mutluluğa, huzura, sonsuz özgürlüğe götürür.
İnsan hırslarının gösterdiğine değil, yüreğinin koştuğuna gitmeli.
Ve bilenler bilmeyenlere anlatmalı ki, dünyada mutlu ve iyi insan sayısı artsın.
Sonlu olan bir ömür en iyi şekilde yaşansın.
Tek bir kişinin farkındalığı ile mutlu ve özgür olunamaz.
Herkesin farkındalıklı olması gerekiyor.
Emin olun tek başına hiç bir şeyin anlamı yok.
Mutluluk için seven bir çift yürek ve özgür yaşamlar gerek.
Sistemin, toplumun, önyargının kölesi olmaktan vazgeçmek gerek.
Kendine uyanmak, bilinçli farkındalık gerek.
Diliyorum herkes ömrünü en güzel şekilde yaşayarak tamamlasın.
Ey özgürlük, ey özgürlük...!
Bütün yaradılışa en çok yakışan...
Özgürlük, sevgi, az ihtiyaç, çokça mutluluk...
Kalın sevgiyle, sağlıkla, mutluluk ve huzurla...
Koşun kendinize özgürce...
Ceyda ÇEÇEN
Eğitimci Yazar