Mevsim baharmış.
Unuttuk iki yıldır baharı.
Bilmiyorum kaç zamandır uzağız sokaklarla.
İki adım atsam muhteşem güzelliklerini göreceğim doğanın.
Ama bilmiyorum kaç zaman olmuş.
Mahrum etmişiz kendimizi.
Bugün imdat diyen midemin hatırına çıktım sokağa.
Aldım eczaneden bir iki kutu ilaç.
Sonra başımı bir kaldırdım çiçekler açmış lilânın en güzel tonunda.
Hava mis, güneş sıcacık.
Aman Allah'ım! Nasıl da özlemişim.
Her şey ne kadar güzel.
Ve bizler bu güzelliklerden nasıl mahrum kaldık böyle?
Ehh çıkmıştık sokağa, ayaklarım bir keyifli ki sormayın.
Yürümek, taşlara basmak, havayı solumak,
Ağaçları ve çiçekleri renk cümbüşünde seyretmek,
Çok ama çok güzeldi.
Sanki ben de yeniden doğuyordum tabiatla birlikte.
Eve boş gitmek olmazdı.
İndim sokağın altındaki halk manavına.
Taşıyacağım kadar bir iki bir şey aldım iftara.
Mahallenin fırınından da sıcacık iki pide.
Kuyrukta bile bekledim.
Tıpkı çocukluğumdaki gibi.
Sonra mecburen tekrar eve.
Haberlerde demez mi, tam kısıtlama diye.
Dışarıda muhteşem ötesi bir bahar, bizler ise ondan mahrum evlerde kapalı.
Allah'ın yarattığı tüm güzelliklere aşık biri olarak uzak kalmak acıttı kalbimi.
Bizler evde mahkum gibi uzaktan seyrederken hayatı,
Dışarıda tüm kâinat yaratılmışlarla yeniden doğuşun en eşsiz görüntüsünü sunuyordu canlı canlı.
Velhasıl ağaca, yeşile, çiçeğe, toprağa, güneşe, kuşlara, denize hasret bitiyor ömrümüz.
Yaşayamadan tükeniyor ömrümüz.
Bir gün özgürce sokaklarda olursak herkese sarılacağım.
Herkese herkese herkese.
Aynı evde evlâdımıza bile sarılmanın hasretindeyiz.
Ne diyorsunuz bitsin mi artık şu pandemi?
Biz yine sevinçle, mutlulukla olalım mı hayatın içinde?
Ahh İstanbul ahh.
Seni yaşamak varken, bir köşede sana hasret ömrüm gidiyor.
Unuttuk iki yıldır baharı.
Bilmiyorum kaç zamandır uzağız sokaklarla.
İki adım atsam muhteşem güzelliklerini göreceğim doğanın.
Ama bilmiyorum kaç zaman olmuş.
Mahrum etmişiz kendimizi.
Bugün imdat diyen midemin hatırına çıktım sokağa.
Aldım eczaneden bir iki kutu ilaç.
Sonra başımı bir kaldırdım çiçekler açmış lilânın en güzel tonunda.
Hava mis, güneş sıcacık.
Aman Allah'ım! Nasıl da özlemişim.
Her şey ne kadar güzel.
Ve bizler bu güzelliklerden nasıl mahrum kaldık böyle?
Ehh çıkmıştık sokağa, ayaklarım bir keyifli ki sormayın.
Yürümek, taşlara basmak, havayı solumak,
Ağaçları ve çiçekleri renk cümbüşünde seyretmek,
Çok ama çok güzeldi.
Sanki ben de yeniden doğuyordum tabiatla birlikte.
Eve boş gitmek olmazdı.
İndim sokağın altındaki halk manavına.
Taşıyacağım kadar bir iki bir şey aldım iftara.
Mahallenin fırınından da sıcacık iki pide.
Kuyrukta bile bekledim.
Tıpkı çocukluğumdaki gibi.
Sonra mecburen tekrar eve.
Haberlerde demez mi, tam kısıtlama diye.
Dışarıda muhteşem ötesi bir bahar, bizler ise ondan mahrum evlerde kapalı.
Allah'ın yarattığı tüm güzelliklere aşık biri olarak uzak kalmak acıttı kalbimi.
Bizler evde mahkum gibi uzaktan seyrederken hayatı,
Dışarıda tüm kâinat yaratılmışlarla yeniden doğuşun en eşsiz görüntüsünü sunuyordu canlı canlı.
Velhasıl ağaca, yeşile, çiçeğe, toprağa, güneşe, kuşlara, denize hasret bitiyor ömrümüz.
Yaşayamadan tükeniyor ömrümüz.
Bir gün özgürce sokaklarda olursak herkese sarılacağım.
Herkese herkese herkese.
Aynı evde evlâdımıza bile sarılmanın hasretindeyiz.
Ne diyorsunuz bitsin mi artık şu pandemi?
Biz yine sevinçle, mutlulukla olalım mı hayatın içinde?
Ahh İstanbul ahh.
Seni yaşamak varken, bir köşede sana hasret ömrüm gidiyor.
Ceyda ÇEÇEN
Eğitimci Yazar