Avutuyorlar insanlar kendilerini, birbirlerini...
Boş bir hayale takılıp gidiyorlar..
Görünüşde herkes mutlu, mesut...
Bir aşk terânesi, sözüm ona bir sevda masalı yaşıyorlar...
Bin bir kahramanı olan..
Herkes farkında, herkes görüyor, herkes biliyor..!
Kral çıplak misâli..
Herkes kendini avutuyor...
Herkes biliyor bir hayal ile avunduğunu...
Yine de herkes devam ediyor...
Birbirinin aynı olan günler, iltifat ve teşekkür ihtiva eden sohbetler...
Kimsenin kimseye can, ya da yar olduğu yok...
Ama hepsi hayali aşk yaşıyor...
Bir sevda masalının kahramanı ilan etmişler kendilerini hayal dünyalarında..
Sağlıklı mı, bilmem...?
Görüntüde herkes mutlu...
Gerçekte kim mutlu, kim var, kim yok belli değil...
Herkes birbirinin farkında olmasına rağmen kendini tek zannediyor...
Tuhaf bir durum...
İnsan beyni, sahibini mutlu etmek adına herşeye bir kabul noktası bulabiliyor...
Gariptir ki ; kimse çok eşli olmak istemediği halde çoğu insan çeşitli şekillerde çok çok eşli ..!
İstek ve değerler çakıştığında insan beyni kurnaz...
Zayıflıkları olan insanlar mutluluk adına en olmaza bile evet derken, Kendilerine de en büyük zararı verdiklerini fark etmiyorlar bile...
Şaşkınlık içinde izlerken, okurken, görürken farkettim ki insanlar kendilerini avutuyorlar...
Gerçekte kimse yaşamıyor ve kimse mutlu değil..
Kimse istediği istasyonda değil, çoğu insan yanlış trende seyrediyor hayatı...
Ne diyelim...?
Hayat işte..
Herkese çeşit çeşit, binbir türlü...
Belki vazgeçiş, belki kabulleniş, belki olanla mutluluk oyunu...
Birşey var ki; o kesin...!
Herkes kendi kafasındaki dünyanın baş kahramanı...
Hani derler ya, "haklı olmak mı yoksa mutlu olmak mı...?" diye..
Sanırım artık kimse haklı olmak ya da olmamakla ilgilenmiyor..
İnsanlar sadece mutlu olmak istiyorlar...
O zaman herkes kendi bildiğini yaşasın...
Ama kul hakkına da girmesin...
Ne kendi kul hakkına ne de bir başkasının kul hakkına girmesin..
Avunmak, avutulmak acaba hayatı geçiştirmek mi...?
Peki insan hayatı geçiştirilecek kadar basit mi, ucuz mu ya da değersiz mi...?
Ne dersiniz, düşünmeye ve hakikaten yaşamaya değmez mi hayat...?
Sevgilerimle Dostlar...
Ceyda ÇEÇEN
Eğitimci Yazar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder